“Enes, intihar, cemaat evi, asistan nöbeti, anneye alınacak fırın, vs vs…” Seninle konuşabilsem; “Fırın alamadım anneme diye üzülmemelisin Enes, annene bundan daha büyük bir fırın hediye edemezdin.” derim.
Anasına küfredenlerle tek başına kavgaya girişen, güya mert delikanlı çocuklar vardır; ama sen bunlardan çok farklısın. Küfürde ifade edilenin çok daha ilerisini bizzat sen annene, onu fırın içine atıp yakarak yaptın. Toprağın bol olsun. Evlat dediğin böyle çarptı mı çarşamba çanağına çevirir mi anasını? Cevabını merak ediyorum. Doktor nöbetlerinde sıkıntı çeken asistan hekimleri düşündüğüne göre “bu yapılır mı”ya cevabın da olsa gerektir.
Fırın alacakmış da, meğer annesine ne kadar düşkünmüş de, meğer çok yufka yürekliymiş de…
Hiç biri değildin, tabii ki merhum Enes Bey.
Merhuma; kendisini mermi ya da zehirli mızrak ucu gibi annesine ve ailesine saplayan bir silah kişilik nazarıyla bakabiliriz.
Baştan sona sadece kendisini, kendi dertlerini, kendi ihtiyaçlarını, kendi ümitsizliğini, para kazanamama endişelerini, ilerde köle gibi çalışma tehlikesini, kendisine bunların zor geldiğini, anlattığı videoyu şaşırmadan izlemek mümkün değil. Hayatının zevksizliğini, sabah akşam ibadet etmenin sıkıcılığını filan da ekliyor.
Hep kendisini anlattığı uzun ölüm konuşması çok ilginç. Küçük dünyasının merkezinde, kendisiyle ilgili dertler dışında başka hiçbir şey hissedemeyen ve konuşamayan bencil, benmerkezci bir kişi var ki, bu zat kendisidir. Bu kadar kendine gömülmenin aşırı bir depresyon yaratacağı aşikâr. Dikkat edilirse, o kadar konuştu, ama kendisi dışındaki insanlardan hiç bahsetmedi. Sadece annesinden fırın bağlamında bahsi hariç.
Hep kendini görmüş, kendine odaklanmış, dünya ne âlemde diyememiş bir tip. Kafayı bir kez kaldırmış. Annesinin fırınının olmadığını, fırını olursa annesinin mutlu olacağını düşünmüş ki, tuhaf.
Neden?
Annen yemek pişirme meraklısı, görevlisi ve bundan çok zevk alan bir kadın mıydı? Hiç sordun mu ona? Elbette hayır. Köleye yeni bir zincir alıp, onu mutlu edeceğini düşündün. Çok materyalist bir çocukmuşsun Enes Kardeş.
Dünya hayatında sabah akşam ballı böreklerle besleneceğini bekleyen, annesi tarafından yüceltilmiş, aşırı korunmuş kollanmış bir erkek çocuğu. Bu ülkede erkek çocuklar için çok tipik, hatta klişe bir model. Bu modeli yaratan annelere de narsist anneler diyoruz ki, bunların ayağının altında bir şey yok, hele cennet filan aramayın. Fakat bu anneler de çok klişe buralarda, ama yine de bu kadar saçma sebeplerle kızlar intihar etmiyor (eğer psikopat değillerse).
Seni hatırlatmak ve senin anını canlı tutmak için annene bir fırın alıp hediye edelim. Bakınca seni hatırlasın!!! Üzerine de “Cemaat evleri kurbanı Enes'in annesine armağanıdır.” diye yazalım. Ne de olsa tüm Türkiye’ye ilan ettiğine göre dikkat çekmeyi, popi olmayı seviyorsun. Herkes senin annene iyilik yaptığını anlasın, alkışlasın, senden bahsetsin. Kim bilir, efsane bile olabilirsin? Acıklı Türk filmi seyrederek büyümüş (ama olgunlaşmamış çocuksu kalmış, gelişmemiş), zekâsı vasatın altı bir halk için acayip etkileyici bir dram.
Ben olsam bir satır daha yazarım fırının münasip yerine; “Ey anne!” yazarım. Sonra yanına senin orta parmağını dimdik, diğerlerinin kapalı olduğu el resmini koyarım. Annen anlar. Çünkü yaptığın bu. Hâsılı dünyadayken de ağlamak ve şikâyet etmek dışında bir işe yarıyor muydun bilmiyorum. Ölünce ise tümüyle toksik bir bombaya dönüşmeyi, önce kendini sonra aileni yok etmeyi başardın.
Ey merhum Enes!
Hiç başkasının derdini gerçekten düşündün mü hayatında? Yoksa bomba tesirini artırmak ve annenin iyice içine etmek için mi fırın mırın laflamaları soktun vasiyetname dediğin viral olan videona? Şu anda baban da “fırın cimrisi ve evlat katili” olarak etiketlendi. Onu da başardın.
Ölüme giderken, kalanlara kin ve acı kusmak, “madem ben gidiyorum, kalanlara berbat olsun dünya” demek tuhaf geliyor evet, ama sen bilmiyordun.
Neyi?
Narsistlerin “yokluğumla bunları cezalandırayım” mottosuyla yaşadıklarını, kendilerini geri çekerek ya da yok olarak, kendini takdir etmeyen, kadir kıymet bilmeyen insanlardan büyük bir intikam alabileceği duygusunu, ölürsem milletin ve dünyanın canına okurum hezeyanlarını, ölürken dahi kendilerini aşırı önemseyip “ölümüm başınıza bela olacak, ebedi lanetiniz olacağım” gibi korku filmi repliğini gerçek zannetmelerini…
Bilmiyordun. Evet, hiçbir narsist de bilmez; ama hep terk ederim, anama giderim, babama giderim, başkasına giderim, beni kaybedersin gibi babalanmalar sergilediğini. Ellerinde bir “terk ederim seni” silahı vardır ki, sorma gitsin. Fakat mantar tabancası kadar kıymeti yok.
Ama millet acır narsiste, ona önemliymiş muamelesi çeker, “ağamsın, paşamsın, bir tanesin” der ve ona “ohh be dünya varmış, saksı olmadığımı herkes gördü sonunda” dedirtir.
Yani kardeşim, evet, ezik, loser, pasif, aciz bir tipe benziyorsun, ama seni tanımlayan listede “kötü bir insan idi” de bulunmalı.
Evet depresyondasın, bu ses tonuna dahi yansımış.
Bu da önemli bir intihar nedenidir. Sana bu konuda herkes empati yapar.
Fakat esas arızan depresyon, cemaat evi, annenin fırını, doktorların köle gibi çalışması filan değil.
Esas neden; senin bencilliğin ve onun ikizi tembelliğin.
Katıksız bencilsin. Güçlü, büyük, zengin, havalı ve rahat yaşamak istiyorsun. Azıcık yorularak bunları elde etmek dahi zor geliyor. Tamam. Fakat bunun hakkın olduğunu da sanıyorsun ki, işte bu çok acayip.
Bencilliğin, annen dâhil, başkalarının hiçbir şeyini önemsemeyen bir “ben kanseri” olmak düzeyine çıkmış.
…ve “ben kanseri” ihmale gelmez, öldürücüdür.
Zaten öyle olmuş.
Velhasıl, dünya metaına düşkün, annesinde bile fırın, makine, şu bu eksiği gören başka da bir şey göremeyen materyalist bir insan idin. Mesela senin gibi bir evlat yetiştirdiği için ne kadardır depresyonda annen? Ya da hep senin gibi bencil kişiler ve özellikle de erkeklerle dolu dünyasında annen mutlu mu? Fırından başka ne istiyordu acaba? Aklına gelmedi.
Annene fırın alamadın, ama ona krematoryum (ölüleri yakıp kül yapan fırın) hediye ettin. Daha doğrusu monte ettin. Bence iyi yapmadın.
Hassas, ama hassaslığı bencilliğinden kaynaklanan Enes Çocuk.
Yolun açık olsun.
Dünyaya geldin ve bir istatistik rakamı olarak yok oldun gittin.
Kimseye örnek olacak bir vasfın ve özelliğin olmadı maalesef.
Çok dert ettiğin dünyada, sadece bu soruya cevap olarak bulunmaya devam edeceksin.
“2022 yılında kaç genç intihar etti?”
Orada bir rakam olarak sayacaklar seni.
Hepsi o.
Enes’in annesine çocuğu işgal ettiği için, babasına da çocuğu fethedip mülkleştirdiği için bravo diyorum. Tam İslamî fetih ruhu ile hareket etmiş, çocuğun boş ve karanlık iç dünyasının İslamlarca fethini sağlamışsınız. Hiçbir işe yaramamış. Siz halledemeyince, yurtta nasıl olsa beynini yıkarlar demişsiniz ki, bu zekâ sorununuzu gösteriyor.
Fakat iki badem bıyık, üç sakallıdan öğrenilecek din ile kitleler İslam’a koşar, bizimki de onlara karışıverir, mükemmel Müslüman ve mü’min olur demişseniz, aptallık yanında sizin yüksek seviyede narsist olduğunuz da ortaya çıkar ki, narsistler hakkını vererek ana da baba da olamaz.
Dolayısıyla konu kapanmıştır.
Yorumlar